26 Ağustos 2012 Pazar

artıko kadar kırıldım ki dayanamıyorum... Kendime olan saygımı da yitirmeden, daha fazla birşeyleri bitirmeden... üzülmeye hazırlanmak gerek

22 Ağustos 2012 Çarşamba

tam diyorum herşey çok güzel, ne kadar mutluyum; sonra farkediyorm ki karşımdaki bana benim ona olduğum kadar dürüst davranmıyor, nasıl güveneyim ben şimdi

21 Ağustos 2012 Salı

Ne kadar vurdumduymaz insanlarsınız, nasıl bu kadar riyakar olabiliyorsunuz?
kafanızı yasığa koyup uyuyabiliyorsanız ben daha ne diyeyim size...

16 Ağustos 2012 Perşembe

Nasıl kasıyorum kendimi 2 gündür ağlamamak için, alışık değilim ben hayatıma birilerinin karışmasına. Bir süre sabredebiliyorum ama dedim ya benim de sabrımın sonu var: ben de insanım.
Yıllarca çöpüme bile kendim karar verirken her adımın didiklenmesi ne demek ya... Anlatamıyorum da kimseye ne hissettiğimi, işim acı yanı da kendimi de suçlu hissediyorum bunları düşündüğüm için...
Ne kadar değiştiriyor yıllar insanı, ne kadar kendine döndürüyor... Yalnızlık " tek başına aile" olmayı öğretiyor bir yerde, ama herkes hala senin yaşamına karışmaya devam ediyor sen çığlık atsan da; Ben kendime yetiyorum bırakın da yetmeye de çalışayım ihtiyacım olursa ilk size geleceğim...

off başım, gözüm,kıçım her yanım ağrıyor stresten gerilmekten...

Kaçasım var yurtdışına çıkıp ayda yılda 1 gelesim var şu anda

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Hiçbir şey için büyük konuşmayacaksın şu hayatta...

Hiçbir şey için büyük konuşmayacaksın şu hayatta... Yapmam, etmem, yaş tahtaya basmam demeyeceksin... öyle bir tongaya düşersin ki kimseler yaşamamıştır belki de o durumu.
İyi niyet göstermeyeceksin, yemek isteyen çok oluyor o zaman seni... Güzel bir şey mi söyleyeceksin, tut çeneni, dilini ısır, değmeyecek söylediği şeye karşındaki unutacak, sense içini döktüğün için değer görmeyeceksin...
İyilik mi yapmak geldi içinden, eksik bir şeyini görüp halletmek mi istedin birisinin, al kitabını oku emin ol sana daha fazla yararı dokunacak...

Ne hale geldim, neler düşünüyorum ben... Ne hale getirdiniz beni...
Hoş bunları düşünüyorum da yapma noktasında sadece bir izleyiciyim. Her şey her zamanki gibi devam edecek hayatımda, yine kafamı yastığa koyduğumda aynı soru gelecek aklıma: Neden?

14 Ağustos 2012 Salı

arada uyanıyorum ve uyumak üzereykn düşündüğüm şeye kaldığımyerden devam ediyorum. Yoksa uyuyamıyor muyum? Gereksiz mi düşünüyorum? Herkes mi böyle?
Ama her zaman olmuyor ki bi'seylere çok odaklandığım zaman oluyor bunlar...
Hayat beni neden yoruyosuuuuuun...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

hüzünleniyorum bazen insanların yaptıklarına.... ne kadar kötü birbirlerine sevgiyle yakaşmamaları, hep çıkar, hep hinlik, hep bir duyarsızlık hakim adımlarında...
"İnsan nasıl rahat uyur böyle düşünürken anlayamıyorum" dedim bir keresinde arkadaşıma "insan nasıl mutlu olabilirki böyle yaklaşmazsa insanlara" dedi.
Haklı belki de çok üzülüyorsun ama yastığa kafanı koyduğunda gönlün acısa da ferah oluyor.
Ne kadar güzel haftasonuydu...Tüm sevdiklerimle, işten uzak, güzel yerler...hüzünleniyorum yine de düşününce, böyle anların tadını yeterince çıkaramıyor muyum acaba diye. Keyiflerin en güzelini yaşamalıyım gibi geliyor, hakkını vermeliyim "mutlu" olmanın....
Çoğu duyuyu kalbinde hisseden ben bazen mutluluğu gelir geçer hissediyormuşum gibi geliyor...Acaba neden?
Belki de ufak şeylere mutlu olduğum gibi üzülebildiğim içindir....

10 Ağustos 2012 Cuma

tüm güzel duyguları törpüleyen öküzler ,
bunu yaptığınız zaman gögsümün üstüne çuvallanan filler var ya,
hepsi size girsin....

9 Ağustos 2012 Perşembe

uyanıp gelmeyesim vardı,
gözlerimi açıp tavana boş boş bakasım,
gün boyu kalkmayasım vardı...

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Adamı arıyosun, diyosun ki zaten gergin çaktırmamaya çalışıo ama canı sıkkın bu aralar kolay da değil uğraştığı şeyler, söyleyeyim ne kadar değerli olduğunu benim için, her zaman yanında olduğumu, destek olacağımı söyleyeyim, beraber kolayca hallederiz diyeyim diyorsun, gülümseyerek arıyorsun...
1 dakikada yerle bir ediyor tüm coskunu, aklınca toplarken daha da batırıyor, belki düşündüğün şeyi söylemek istemiyor ama canını sıkabiliyor, sonra da dili gitmez oluyor insanın iyi şeyler söylemeye...



Hay ben bu modu bana koyanın da, arayıp söylemeyi düşünen kafamında, tuşlara basan elimin de...
umut etmek hem ne kadar güzel hem ne kadar zararlı değil mi? Umutla yaptığınız her işte aynı heyecanı defalarca yaşayabiliyorsunuz; evet bu sefer çok güzel gidecek herşey!!. Her hezimet de aynı acıyı taşıyabiliyor yüreğine... Bunu bile bile her umutta aynı heycan, sonrasında aynı kısır döngü...
İşin acı yanı içi öyle bir acıyor ki insanın hezimetlerde "niye" diye çığlık atmak isterken eğreti bir gülümse oturtup yüzüne metanetle karşılıyorsun olanı biteni. gülümsemen batar oluyor yüreğine.
BEn hep affediyorum insanları, hem umutla düzelecektir diye bekliyorum, yanına gidiyorum yine aynı terane... Yok diyorum bu sefer olacak ama yine aynı terane... Bile bile ladessiyorum yine de...
Bile bile lades... Belki bu sefer... Aman ya bu böyle gelmiş böyle gider.

7 Ağustos 2012 Salı

Eğer...

Eğer gecenin yarısı uykun böülünüyor ve geri gelmiyorsa,
Eğer kocaman gülümserken aklına gelen bir düğşünceyle o gülümseme yüzünde asılı kalıyorsa,
Eğer bulduğun her boşlukta aklına takılan bir soru varsa,
Eğer sabah uyandığunda kalbinde bir yumru büyüyorsa,
Bir yerde bir sorun var demektir.
Hallet artık onu...

3 Ağustos 2012 Cuma

Ciddi bir ikilem aslinda bu

Herseyden uzaklasayim, kisacik bir tatil yapayim derken herkesi pesimden
surukluyorum...

Sınırlardayım

Yok artık yutamıyorum bazı şeyleri, sabır sabır nereye kadar... Geniş davranırıım, toleransım yüksektir, sevdiğim insanlara daha da yüksektir ama sınırım var benim de!!! Sabır küçümen canı sıkkındır, sabır küçümen aklında bi'şey vardır, sabır küçümen farkında olmadan yapmıştır, sabır küçümen aklına gelmemiştir, sabır küçümen..., sabır küçümen ... taş olsa çatlar artık.
Arada sinir etmek için sevmiyorum derim ama artık bazen gerçekten sevmemeye başlıyorum... sevemiyorum...Olmadık insanları sevdiğini gördükçe kırılıyorum, değer görmedikçe kırılıyorum...
Artık kimseyi düşünmek istemiyorum, bunu da yapamıyorum, bu da benim lanetim sanırım, hatta sanmam artık eminim... Sorsan çok değerliyimdir belki de ama bunu sadece duymak ne kadar inandırıcı olabilir ki? Hissettirmek göstermek de gerekmez mi?
Olsun bi gün ben de kimseyi takmaycağım sanırım, sayelerinde yavaş yavaş köreliyorum...

2 Ağustos 2012 Perşembe

O kadar alışmışım ki insanlara hissettiklerimi söylemeye, yüzlerine karşı söylemeye bazen unutuyorum ne kadar yanlış bir hareket olabileceğini...Seviyorsam "seviyorum", sinir olduysam "görünme gözüme", Özlediysem "gel"...  Ama karşındaki böyle değilse ikileme düşüyorsun; ben ona özlediğimi söylüyorum o susuyor, Ben mi yanlış yapıyorum o mu özlemiyor?. bu sefer hırçınlaşmaya başlıorsun, ani tepkiler veriyorsun olmayacak yerde(manasız geliyor haliyle karşındakine), kırmamak için kırılıyorsun, onlar için neler yaptığını daha çok farkediyorsun(kafasına kakmak maksatlı değil, sadece hata nerde diye sorgularken farkediyorsun, keske kötü maksatlı olsa da çeksen kendini hiç olmazsa çabalamaktan kurtulursun), işin kötü farkettiçe daha çok şey yapmaya çalışıyorsun... Çünkü değer veriyorsun.
Ama o değeri görmediğini hissettikçe kırılıyorsun. Diğer bir acı taraf ise kırılsan da değer vermekten vazgeçmiyorsun.
O kadar alışmışım ki insanalara ne hissettiğimi söylemeye, duymayı unutmuşum sanırım...


Sabah buz gibi suyla yüzümü yıkarken 1 damla suyun dirseklerime doğru kaymasından,
hiç olmayacak yerde ve düz zeminde tüm havamla yürüken ayağımın takılmasından,
yürürken çizgilere basmak istemediğimde saçma mesafelerdeki çizgilerin denk gelip hoplaya zıplaya yürümek zorunda kalmaktan,
çakmağın çakması gereken zamanda çakmamasından,
yolda müzik dinlemek istediğimde ilk şarkının yarısındayken pilin bitmesinden,
koltuktan kalmak zorunda kalıp tekrar otururken önceki pozisyonumu yakalayamamaktan,
delicesine gelmiş uykumla yastığa kafamı koytuktan sonra aklıma birşeyin takılıp beni uyutmamasından,
haftasonu eve giren sineğin sabah sabah kafasını pencereye çarparken çıkardağı sesten,
çakmağın gazını iki bölmedede aynı hizaya getirememekten,
parmaklarımı birbirine yapışmış gibi hissetmekten,
sinirliyken ağlamaktan,
sinirliyken ağlamamak için kendimi tutarken sesimin incelip titremesinden,
birşeylere üzülüp ağlamamk için kendimi tutarken sevdiğim birinin yüzüme bakıp "noldu" dediğinde salya sümüğe karışmaktan,
istediğim kişiden istediğim zaman yanıt alamamaktan,
bilgisayarda çalışırken yaptığım değişiklikleri kaydetmeden çıkmaktan,
internetin yavaş olmasından,
gece boyu hiçbir kanalda izlenecek hiçbirşey olmamasından,
zımbaya en ihtiyacım olduğunda telinin bitmesinden,
acele ederken ataşın telinin tırnağımın dibine batmasından,
sürdüğüm ojenin sabahleyin saçımın izini almış olmasından,
çok güzel olduğumu düşünüp ayna karşısında beklediğimi bulamamaktan,
Tam uykunun en güzel yerindeyken bir sivrisineğimn kulağıma girmesinden,
evde yalnız başıma film izleyecekken elektriğin gitmesinden,
...
ortamlarda dikkat çekmek için gereksiz şekilde yüksek sesli gülüşlerden,
istemediğim zaman kibarlık olsun diye gülümsemekten,
dolma kalemle yazarken mürekkebini akıtmasından,
çocuk severken çişini yapmasından,
insanların sesini duymak istemezken en gevezesine rastlamaktan,
...
Bi'de senden
                                                                                                       nefret ediyorum sanırım....