- Hoşça kal, dedi çiçeğe.
Çiçek cevap vermedi.
- Hoşça kal!
Çiçek
öksürdü, ama soğuk algınlığından değildi bu kez.
Neden sonra:
- Budalalık
ettim, dedi, bağışla beni. Mutlu olmağa çalış.
Küçük Prens çiçeğin ona
çıkışacağını sanmıştı. Cam şişesi elinde, şaşkın şaşkın bakıyordu. Çiçeğin bu
tatlı uysallığına bir türlü akıl erdiremiyordu.
- Evet, seni seviyorum, dedi
çiçek. Anlatamadım, suç bende. Önemi yok. Ama sen de benim kapar aptalmışsın.
Mutlu olmağa çalış. Bıraksana şu camı elinden.Onu istemiyorum artık.
- Ya
rüzgar...
- O kadar da nezle değilim... Gecenin serin havası iyi gelir, Çiçek
değil miyim?
- Ya hayvanlar...
- İki üç tırtıl gelmiş, ne çıkar! Onlara
katlanmalı ki, kelebeklerle tanışayım. Kelebekler pek güzelmiş. Sen gittikten
sonra, bari onlar gelsin beni görmeye. Büyük hayvanlardan da korkmam, dikenlerim
var, diyerek dört dikenin gösteriyordu safça.
Sonra da:
- Ne sallanıp
duruyorsun öyle. Haydi, kararını verdin. Gideceksen git artık,
dedi.
Gözyaşlarını belli etmek istemiyordu. Öyle gururlu bir çiçekti ki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder