Güzel, bol küpüklü bir Tük kahvesi...
Oturmuşuz sizin balkonda,
ben anlatırımsen dinlersiun aylardır sustuklarımı.
Kahveler bitice her zamanki kupalara çay koyup getirirsin,
ben hala anlatıyor olurum muhtemelen...
Hava hafifiten kararmaya başlar,
kafam uyumuştur saatlerdir sallanan sandalye üzerinde olmaktan
ama hala kalkmıyorum, sonuçta anlatacak çok şey var- bilirsin 1 düşünür 5 söylerim-,
Ankara ayazı inmeye başlar saatler geçtikçe,
Biz üşürüz
birer çay daha koyarsın.
Susarım.
Susarsın.
Dışarıda ses kesilmez.
Susarız ama aslında bağır çağır konuşuyoruzdur.
biraz zaman geçer yırtarız sessizliği,
artık dağılmıştır konu,
zaten anlatmasam da bilirsin ne olduğunu,
aynı benim bildiğim gibi.
çıkar uyuruz,
muhtemelen işimiz vardır sabah ve alarm kurmamız gerekir,
sabah olur o alarm 5'er dakika aralıklarla ertelenir...
Gün başlar gün biter
ve yine muhtemelen ben İzmir'e dönerim
-Artık evim ora değil ki benim-
yine telefonda konuşuruz,
yine yüz yüze konuşmanın hayali kalır bize...
Di mi Çe?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder