- Hoşça kal, dedi çiçeğe.
Çiçek cevap vermedi.
- Hoşça kal!
Çiçek
öksürdü, ama soğuk algınlığından değildi bu kez.
Neden sonra:
- Budalalık
ettim, dedi, bağışla beni. Mutlu olmağa çalış.
Küçük Prens çiçeğin ona
çıkışacağını sanmıştı. Cam şişesi elinde, şaşkın şaşkın bakıyordu. Çiçeğin bu
tatlı uysallığına bir türlü akıl erdiremiyordu.
- Evet, seni seviyorum, dedi
çiçek. Anlatamadım, suç bende. Önemi yok. Ama sen de benim kapar aptalmışsın.
Mutlu olmağa çalış. Bıraksana şu camı elinden.Onu istemiyorum artık.
- Ya
rüzgar...
- O kadar da nezle değilim... Gecenin serin havası iyi gelir, Çiçek
değil miyim?
- Ya hayvanlar...
- İki üç tırtıl gelmiş, ne çıkar! Onlara
katlanmalı ki, kelebeklerle tanışayım. Kelebekler pek güzelmiş. Sen gittikten
sonra, bari onlar gelsin beni görmeye. Büyük hayvanlardan da korkmam, dikenlerim
var, diyerek dört dikenin gösteriyordu safça.
Sonra da:
- Ne sallanıp
duruyorsun öyle. Haydi, kararını verdin. Gideceksen git artık,
dedi.
Gözyaşlarını belli etmek istemiyordu. Öyle gururlu bir çiçekti ki...
31 Temmuz 2012 Salı
hayatın kısa görüntüsü....
İlk bakışta eğlenceli bir gift gibi duruyor ama ben hüzünleniyorum...
30 Temmuz 2012 Pazartesi
27 Temmuz 2012 Cuma
Neden?
İnsanalar birbirini neden özler ya da ne özlemez?
Neden sever?
neden ihtiyaç duyar?
Olmadığında neden yokluğu canını acıtır birisinin(hele ki yanında olması da bir şey değiştirmiyorsa)?
Bu sorular neden sabahın köründe aklıma takılır?
yoksa geceden kama mıdır?
Neden sever?
neden ihtiyaç duyar?
Olmadığında neden yokluğu canını acıtır birisinin(hele ki yanında olması da bir şey değiştirmiyorsa)?
Bu sorular neden sabahın köründe aklıma takılır?
yoksa geceden kama mıdır?
24 Temmuz 2012 Salı
22 Temmuz 2012 Pazar
20 Temmuz 2012 Cuma
Güzel, bol küpüklü bir Tük kahvesi...
Oturmuşuz sizin balkonda,
ben anlatırımsen dinlersiun aylardır sustuklarımı.
Kahveler bitice her zamanki kupalara çay koyup getirirsin,
ben hala anlatıyor olurum muhtemelen...
Hava hafifiten kararmaya başlar,
kafam uyumuştur saatlerdir sallanan sandalye üzerinde olmaktan
ama hala kalkmıyorum, sonuçta anlatacak çok şey var- bilirsin 1 düşünür 5 söylerim-,
Ankara ayazı inmeye başlar saatler geçtikçe,
Biz üşürüz
birer çay daha koyarsın.
Susarım.
Susarsın.
Dışarıda ses kesilmez.
Susarız ama aslında bağır çağır konuşuyoruzdur.
biraz zaman geçer yırtarız sessizliği,
artık dağılmıştır konu,
zaten anlatmasam da bilirsin ne olduğunu,
aynı benim bildiğim gibi.
çıkar uyuruz,
muhtemelen işimiz vardır sabah ve alarm kurmamız gerekir,
sabah olur o alarm 5'er dakika aralıklarla ertelenir...
Gün başlar gün biter
ve yine muhtemelen ben İzmir'e dönerim
-Artık evim ora değil ki benim-
yine telefonda konuşuruz,
yine yüz yüze konuşmanın hayali kalır bize...
Di mi Çe?
Oturmuşuz sizin balkonda,
ben anlatırımsen dinlersiun aylardır sustuklarımı.
Kahveler bitice her zamanki kupalara çay koyup getirirsin,
ben hala anlatıyor olurum muhtemelen...
Hava hafifiten kararmaya başlar,
kafam uyumuştur saatlerdir sallanan sandalye üzerinde olmaktan
ama hala kalkmıyorum, sonuçta anlatacak çok şey var- bilirsin 1 düşünür 5 söylerim-,
Ankara ayazı inmeye başlar saatler geçtikçe,
Biz üşürüz
birer çay daha koyarsın.
Susarım.
Susarsın.
Dışarıda ses kesilmez.
Susarız ama aslında bağır çağır konuşuyoruzdur.
biraz zaman geçer yırtarız sessizliği,
artık dağılmıştır konu,
zaten anlatmasam da bilirsin ne olduğunu,
aynı benim bildiğim gibi.
çıkar uyuruz,
muhtemelen işimiz vardır sabah ve alarm kurmamız gerekir,
sabah olur o alarm 5'er dakika aralıklarla ertelenir...
Gün başlar gün biter
ve yine muhtemelen ben İzmir'e dönerim
-Artık evim ora değil ki benim-
yine telefonda konuşuruz,
yine yüz yüze konuşmanın hayali kalır bize...
Di mi Çe?
19 Temmuz 2012 Perşembe
Sevgi neydi? Sevgi Emekti...
"Sevgi" deyince aklıma ilk "Selvi Boylum Al Yazmalım"daki bu replik geliyor. Sevgi gerçekten ne ki? Nietzsche’nin dediği gibi “ İnsanlar sadece kişisel tatminleri için sevilmeyi beklerler.Gerçekte saf bir sevgi yoktur yüreklerinde.Sevginin temelinde çıkarcılık vardır.Sevgi, sadece avuntudur.Kişisel gelişime engeldir.” diye mi düşünmeli? Böyle bencil bir duygu olduğuna mı inanmalı? Yoksa imparatorluklar yıktıracak, canına kıydıracak kadar yüce bir duygu diye mi?
Bazen Nietzsche'ye inanıyorum, çünkü bunu kanıtlayan örnekler sunuyorlar insanlar, seninle işi bittiğinde sana bağımlılığı kalmadığında sırtını dönüp gidebiliyorlar. "Seven" "değer veren" bir insanın yapmayacağı şeyler yapıyorlar. Gözlerini kırpmadan sevgiyi harcayabiliyorlar.
Ben neden yapamıyorum bunu? Ben de neden dönüp gidenlerden olamıyorum? Ben böyleysem başkaları da vardır. O zaman Nietzsche haksız ama haklılık payı da yok değil...
Böyle soruların beynimi işgal etmesini sevmiyorum, düşünmeden yaşamak ne güzel bazen....
Bazen Nietzsche'ye inanıyorum, çünkü bunu kanıtlayan örnekler sunuyorlar insanlar, seninle işi bittiğinde sana bağımlılığı kalmadığında sırtını dönüp gidebiliyorlar. "Seven" "değer veren" bir insanın yapmayacağı şeyler yapıyorlar. Gözlerini kırpmadan sevgiyi harcayabiliyorlar.
Ben neden yapamıyorum bunu? Ben de neden dönüp gidenlerden olamıyorum? Ben böyleysem başkaları da vardır. O zaman Nietzsche haksız ama haklılık payı da yok değil...
Böyle soruların beynimi işgal etmesini sevmiyorum, düşünmeden yaşamak ne güzel bazen....
MUTLU AŞK
YOKTUR
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hayatı Bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları
Hayatım
Ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da
Louis ARAGON
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hayatı Bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları
Hayatım
Ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da
Louis ARAGON
17 Temmuz 2012 Salı
Niye böyle oluyo ki....
Ben üzülmek istemiyorum, kimse üzülsün de istemiyorum... Elimden geleni yapıyorum ama üzülüyosunuz beni acaba ben de sizi üzüyo muyum? bunu düşününce de üzülüyorum...
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Zaman Lazım
Komik geliyor bazen geçmişi düşündüğümde beni üzen olaylar ama sonra düşünüyorum zaten komedinin altında yatan olaylar trajikomik olaylar... Trajikomik olması içinse 2 unsuru var sadece "trajedi+zaman"... O zaman zaman lazım bize sadece zaman...
15 Temmuz 2012 Pazar
Süpersin küçümen yine sen üzülen tarafsın işte.... Değerini mi anlamaya çalışıyordun ha? Anladın de mi "değerini". Bu kadar işte sen ne kadar değer verirsen ver bu kadar değerin. Zaten neden bu kadar değer verdiğini de anlamıyorum ya...Sen yine bunu yaşıyorsun yine yaiayacaksın... Çünkü sen tekerrürden ibaret yaşayanlardansın...
12 Temmuz 2012 Perşembe
Farkında(sız)lik
Bir şeylerin farkında olmanın farklı hallleri vardır; kabullenilmş farkındalık, kabullenilememiş farkındalık diyorumben bunlara.
Ağır olanı kabullenilememiş farkındalıktır. Gerçeği bilirsin ama inkar etmek daha kolay gelir, onu sırtında taşırsın sürekli gözünün önünde değildir.bir parazit gibi yaşam enerjini emer, hatta ağırlığıyla öyle bir hale getirir ki seni gülerken için acımaya başlar, ağlamak daha rahatlatıcı gelir. Sanki doğru olan ağlamakmış gibi...
Kabullenilmiş yanlışlık daha zor ama daha doğrudur. Belirsizliklerden arınmıştır. İyi ya da kötü sonucu vardır. İlk günler zor geçse de sonra koplaylaşır. Sırtındaki yük kalkar. Ama yine de kanullenmek vazgeçiştir ve bu zordur...Bazen çok ama çok zor....
Ağır olanı kabullenilememiş farkındalıktır. Gerçeği bilirsin ama inkar etmek daha kolay gelir, onu sırtında taşırsın sürekli gözünün önünde değildir.bir parazit gibi yaşam enerjini emer, hatta ağırlığıyla öyle bir hale getirir ki seni gülerken için acımaya başlar, ağlamak daha rahatlatıcı gelir. Sanki doğru olan ağlamakmış gibi...
Kabullenilmiş yanlışlık daha zor ama daha doğrudur. Belirsizliklerden arınmıştır. İyi ya da kötü sonucu vardır. İlk günler zor geçse de sonra koplaylaşır. Sırtındaki yük kalkar. Ama yine de kanullenmek vazgeçiştir ve bu zordur...Bazen çok ama çok zor....
11 Temmuz 2012 Çarşamba
Eskiden sahip olmadığım bir olgunluk var üzerimde; bir şeyler istediğim gibi gitmediğin insanlara kızmıyorum.
Eskiden sahip olmadığım bir gereksizlik var üzerimde; bir şeyler istediğim gibi gitmediği zaman insanlara kızmıyorum ama kendi kendime üzülüyorum. Bu gereksizlik bununla da sınırlı değil, üzülüyorum ama karşımdakine bunu aksettirmek ayıp gibi geliyor, hem insanları da üzmek istemiyorum. Hal böyle olunca da daha çok yük biniyor sırtıma, hatta bir de hırçın davranabiliyorum insanlara.
Bir arkadaşım dün telefonda "sorun sende küçümen, gereksiz şeklide değer veriyorsun insanlara, onlar da ellerindeki sevgiyi fütursuzca kullanıyorlar, kaynağı da sınırsız davrandığın için sevgin konusunda..." dedi. Bunun gerçek olabilmesi ihtimali bile acı veriyor düşündükçe. Neden yapsınlar ki bunu? Sana değer veren bir insanı, onun sevgisini kullanmak gibi çirkin bir maskeyi kim takabilir isteyerek, bilerek?
Bunları düşündükçe daha fazla büyümek istemiyorum...Ne kadar güzeldi tek derdimin yaramazlık yaptığımda babamın kızgın bakışı olduğu günler, hatta o kadar usluydum ki ayda yılda birdi o bakışlar da...
Eskiden sahip olmadığım bir gereksizlik var üzerimde; bir şeyler istediğim gibi gitmediği zaman insanlara kızmıyorum ama kendi kendime üzülüyorum. Bu gereksizlik bununla da sınırlı değil, üzülüyorum ama karşımdakine bunu aksettirmek ayıp gibi geliyor, hem insanları da üzmek istemiyorum. Hal böyle olunca da daha çok yük biniyor sırtıma, hatta bir de hırçın davranabiliyorum insanlara.
Bir arkadaşım dün telefonda "sorun sende küçümen, gereksiz şeklide değer veriyorsun insanlara, onlar da ellerindeki sevgiyi fütursuzca kullanıyorlar, kaynağı da sınırsız davrandığın için sevgin konusunda..." dedi. Bunun gerçek olabilmesi ihtimali bile acı veriyor düşündükçe. Neden yapsınlar ki bunu? Sana değer veren bir insanı, onun sevgisini kullanmak gibi çirkin bir maskeyi kim takabilir isteyerek, bilerek?
Bunları düşündükçe daha fazla büyümek istemiyorum...Ne kadar güzeldi tek derdimin yaramazlık yaptığımda babamın kızgın bakışı olduğu günler, hatta o kadar usluydum ki ayda yılda birdi o bakışlar da...
10 Temmuz 2012 Salı
9 Temmuz 2012 Pazartesi
hiç mi?
Sabah akşam berabersiniz, sürekli iletişim halindesiniz... Kısa bir tatile gidiyor ve gün boyu hiiiç arayıp sormuyor. bu sana hiç mi hiç değer vermediğinin bir göstergesi midir?
Zaten böyle olduğunu düşünüyorum, bir de bu olunca üstüne tuz biber oluyor...
Hala kabullenemiyorum gözünde birçok insandan daha değersiz olduğumu...
Zaten böyle olduğunu düşünüyorum, bir de bu olunca üstüne tuz biber oluyor...
Hala kabullenemiyorum gözünde birçok insandan daha değersiz olduğumu...
4 Temmuz 2012 Çarşamba
Arthur Schopenhauer'dan/ Doğru mu acaba Küçümen?
Her şeyden önce, erkeğin doğası gereği aşkta vefasızlığa, kadının ise sürekli sadakata eğilimli olduğu gerçeği vardır. Erkeğin aşkı, doyum bulduğu andan itibaren belirgin bir biçimde azalır: Hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu kadından daha fazla çekerler: Erkek değişiklik özler. Kadının aşkı ise, özellikle o andan sonra artmaya başlar. Bu, türü koruyup onun varlığını sürdürmeye, bu bakımdan da olabildiğince fazla çoğalmaya yönelik doğanın amacının bir sonucudur. Bildiğimiz gibi erkek, kendisine yeterince kadın sunulduğu takdirde, kolayca yılda yüz çocuk meydana getirebilir: kadın ise, istediği kadar çok erkeğe sahip olsun, ikiz ihtimalini hesaba katmazsak, yılda sadece bir çocuk dünyaya getirebilir. Bu nedenle erkeğin gözü hep başka kadınlardadır; kadın ise buna karşılık tek bir erkeğe sımsıkı sarılır: Çünkü doğa onu içgüdüleri gereği ve hiç düşünmeden, gelecekteki doğumun besleyicisi ve koruyucusunu yanında tutup korumaya sürükler. Bundan ötürü erkeğin eşine sadakati yapaydır, kadının ki doğaldır; dolayısıyla da, kadının ihaneti, nesnel olarak, sonuçları bakımından olduğu kadar, öznel olarak doğaya aykırılığı bakımından da erkeğinkinden çok daha az bağışlanabilir bir ihanettir. (
3 Temmuz 2012 Salı
Tahirle Zühre Meselesi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
1 Temmuz 2012 Pazar
artık biliyorum senin gözünde eskisi gibi değerli olmadığımı... Bunu bile bile nasıl hala yanındayım bilmiyorum. Anlamadığım şey neden tek suçlunun ben olmadığım(ki aslında ben suçlu aramıyrum ama senin aradığını düşündüğüm için böyles öylüyorum) durumda neden üzülen ben oluyorum.
görüyorum çevrende saçama sapan birçok insan var ve yanlışlarını ben bile duyduğum halde -ki senin bildiğin şeyler olduğuna eminim- sen bunları görmezden gelip onlara en az bana verdiğin değeri ve belki de daha fazlasını veriyorsun....Anlayamıyorum. Bu kadar açık davrandığım halde neden bu kadar saçma gidiyor bu durum.
Neyse şu ara iyi geleek bana, en azından ne kadar değerim olduğunu anlayacağım gözünde...
Eskiden ne kadar kolaydı insanları hayatıma sokup çıkarmak, artık hiç yapmam, kabullenemem dediğim şeylere bile göz yumup, çıkarmamak için çırpınıyorum, tabi benim için değerli olması da önemli bir etken ama eskiden olsa bu kadar içimi acıtacağına kökten kesip atardım meseleyi... Keşke benim için bu kadar değerli olmasaydın....
görüyorum çevrende saçama sapan birçok insan var ve yanlışlarını ben bile duyduğum halde -ki senin bildiğin şeyler olduğuna eminim- sen bunları görmezden gelip onlara en az bana verdiğin değeri ve belki de daha fazlasını veriyorsun....Anlayamıyorum. Bu kadar açık davrandığım halde neden bu kadar saçma gidiyor bu durum.
Neyse şu ara iyi geleek bana, en azından ne kadar değerim olduğunu anlayacağım gözünde...
Eskiden ne kadar kolaydı insanları hayatıma sokup çıkarmak, artık hiç yapmam, kabullenemem dediğim şeylere bile göz yumup, çıkarmamak için çırpınıyorum, tabi benim için değerli olması da önemli bir etken ama eskiden olsa bu kadar içimi acıtacağına kökten kesip atardım meseleyi... Keşke benim için bu kadar değerli olmasaydın....
Ne garip yaklaşık10 yıldır ailemle 1 aydan fazla uzun süre bir arada kalmadım. bu aksam kardeşim geliyor. 10-15 gün sonra da annem babam. Ağustosun sonuna kadar burada kalacakalr. Çok istiyorum gelemlerini ama bir yandan da geriliyorum. Sonuçta alışığım yalnızlığa...
Umarım çok zor olmaz... Hepimize!!!!
Umarım çok zor olmaz... Hepimize!!!!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)



