Günler kısaldığından bu yana herşey sinir bozucu geliyor. Hava geç aydınlanıyor, erken kararıyor. Resmen gün ışığı görmeden ofiste yiyorum günü...
Bu sabah 6'da uyandım ve yürüyüşe çıktım. Hava başta biraz karanlıktı ama ben yürüdükçe hava aydınlandı, hava aydınlandıkça ben yürüdüm.Güneş sanki içime doğdu. Bu kadar iyi geleceğinni bilsem ertelemezdim sabah yürüyüşünü bunca zaman. Artık kendimi zorlayacağım sabah yürüyüşleri için. Güneşin taze taze üzerine doğması ne kadar canlandırıcıymış...
Küçükken Güneş'in doğuşunu görmek beni biraz üzerdi. Ay'ı terkediyormuşum, aldatıyormuşum gibi gelirdi. Ay nedense güneşten daha saf daha temiz bir intiba bıraktı ben de hep. Güneş yakıcıydı, kavurucuydu. Ay ise sessiz, sakin...evet biraz pısırık ama ona da bahanem vardı; ay böyle mutluydu ve fazlasıyla da alçakgönüllüydü. Takılmazdı öyle tek başıma dünyayı aydınlatamama konularına. Evet Güneş'ten alıyordu ışığını ve geceleri insanlara göz kırpıyordu.
Ay hep çok yakın geldi . Evet,evet ben de o çocuklardandım, ayın üzerindeki kraterleri ağıza buruna göze benzetenlerden hani... arabada yolculuk yaparken bana eşlik ettiğini sanırdım, hem de gülümseyerek.
Sonra birgün annem aslında ayın karanlık bir tarafının da olduğunu anlattı, kitaptaki güneş ay ve dünya resimlerini hala hatırlıyorum. İlk kez aydan o zaman korktum. o da insanlar gibiydi. Bir yani iyiyken bir yanı kötü, Bir yanı mutluyken bir yanı mutsuz, bir yanı merhametliyken bir yanı acımasız...
Yıllar geçti bunun üzerinden ve sanırım bana o günlerden yadigar kaldı Dolunaydan korkmak Dolunaylı her gece biraz ürkütücü gelir ve nedense aklıma da beni üzen insanlar...
Bak yine konuyu dağıttım. Sabah yürüyüşe çıktım diyorum işte ben de ... Yarın da erken kalkıp zorlayacağım kendimi. Umarım bu da fitili kısa mum çıkmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder