Herkes sorup duruyor "n'oldu size ?","bişey olmadı ki ne soruyorsun!" diye tersleyip duruyorum insanları sırf tekrar sormasınlar diye. Verecek cevabım yok ki ne diyeyim "Beni yarı yolda bıraktı evet, görüdüğün anladığın şeyler doğru. Sormana gerek yok. Ayrıntısını istiyorsan; ailem diyebileceğim insan beni ona karşı farkılı hisler duymakla itham edip kıçını dönüp gitti. Aslıda farkındaydım bişeylerin ters gittiğinin...Çabaladım çok çabaladım hem de... Ama olmayınca olmuyor. Ben de vazgeçiyorum yavaş yavaş ondan... istediği buymuş onunda olan bitenden anlıyorum bunu, sanma ki oturduk konuştuk. Son adam gibi konuştuğumuz gece-telefonda tabi- dedim ona gel diye. gel ki halledelim bak olmaz böyle hiçbir şey eskisi gibi.. gel ki ben de birşey olmadığını hissedeyim sözle olmaz bu. ama istemedi... Bekledim belki o da istemez sorun olmasını gelir dedim, bekledim...sadece bekledim
Elimden artık bir şey gelmez .. eskiden sadece babamın yanında hissettiğim huzuru hissettiren insanı görmek ihtimali bile huzursuz ederken beni olmaz eskisi gibi...
Arada bir aradığında bile sesi eskisi gibi değil. Belki de ben eskisi gibi duymuyorum....
Hala değerli benim için o ayrı ama her gördüğümde sanki içimde birşeyler eziliyor, canım yanıyor. Sonra sinirleniyorum ona benim bunlara üzüldüğümü bile bile nasıl bu kadar umursamaz olabiliyor diye.
Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyorum ve o en son bas bas bağırıyordu " küçümen anla artık evet insanlar bu kadar kötü, umursamazi duyarsız olabiliyorlar, kabullen artık bunu" diye.
Demek ki olabiliyor diyorum şimdi, sen herşeyinle birinin yanında olmak için var gücünle çalışırken, o kıçını dönüp gidebiliyormuş.
Ben de vazgeçiyorum yavaş yavaş ondan...
Neyse hayırlısı...
30 Kasım 2012 Cuma
28 Kasım 2012 Çarşamba
BİRİSİ
Ne çok okurdum duvarıma astığım şiiri,
sen yolladın diye mi şiirin güzelliğinden mi bilmem...Belki de sen gönderdiğin için güzeldi o zamanlar...
Yıllar sona tekrar okudum, evet hala eskisi kadar güzel fakat eskisi kadar çarptırmıyor kalbimi...
Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden.
Dalıveriyoruz arada bir.
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
Gülüşerek başlıyoruz söze.
Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda,
Senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda.
Nahit Ulvi AKGÜN
21 Kasım 2012 Çarşamba
Günler olmuş yazmayalı. Bazen getiremiyorum kelimeleri bir araya... Aslında getiriyorum da hepsi bağımsız kelimeler, farklı düşüncelerin, farklı konuların kelimeleri oluyor. Kısa ca özet yapayım.
En yakın arkadaşlarımdan biri evlendi ve benim kafama "dank" eden bazı konular oldu bu düğünde.
Ankara'ya gittim. gün boyu gelin peşinde koşturdum.
düğüne iştirakın düğün başladıktan yarım saat sonra, kısa süreliğie olması en uygunudur.
Şaka bi' yana. Gerçekten çok yoruldum. Ne zor şeymiş! bir de insanda garip bir psikoloji su yüzüne çıkıyor; "Ben kız tarafıyım, gelinin yüzünün kesinlikle asılmaması lazım ve erkek tarafına çirkefşlik yapamlıyım.". İçimde fena bir görümce canavarı barındırdığım da o gün farkettim.
Her neyse Ankara'da sevgili kardeşimde kaldım. Canım benim. İyiki kardeşim var. Dünyada tek çocuklara ve kardeşleriyle araları kötü olanlaa çok üzülüyorum...
aaaah yine dağılıyor işte düşüncelerim!!!devam devam...
düğünde liseden arkadaşlarım vardı, yılardır görmediklerim, arabir konuştuklarım ve sürekli görüştüklerim.
İşte en acı farkındalığı burada yaşadım. Burada da arkadaşlarım oldu, üniversitede de... ama hiç biri lisede ki herhangi bir arkadaşım kadar değil...
kendimi uzun süredir o kadar huzurlu hissetmemiştim. dönedüm bi izmire baktım. Burada "hayatım, ailem" dediğim insanla konuşmaz olmuşum, nerede nasıl olduğundan bile haberim yokken, orada uzun süredir görmediğim insanlar bana ondan kat be kat yakındı...
off canım sıkıldı yine işte. yeter bugünlük bu kadar...
En yakın arkadaşlarımdan biri evlendi ve benim kafama "dank" eden bazı konular oldu bu düğünde.
Ankara'ya gittim. gün boyu gelin peşinde koşturdum.
düğüne iştirakın düğün başladıktan yarım saat sonra, kısa süreliğie olması en uygunudur.
Şaka bi' yana. Gerçekten çok yoruldum. Ne zor şeymiş! bir de insanda garip bir psikoloji su yüzüne çıkıyor; "Ben kız tarafıyım, gelinin yüzünün kesinlikle asılmaması lazım ve erkek tarafına çirkefşlik yapamlıyım.". İçimde fena bir görümce canavarı barındırdığım da o gün farkettim.
Her neyse Ankara'da sevgili kardeşimde kaldım. Canım benim. İyiki kardeşim var. Dünyada tek çocuklara ve kardeşleriyle araları kötü olanlaa çok üzülüyorum...
aaaah yine dağılıyor işte düşüncelerim!!!devam devam...
düğünde liseden arkadaşlarım vardı, yılardır görmediklerim, arabir konuştuklarım ve sürekli görüştüklerim.
İşte en acı farkındalığı burada yaşadım. Burada da arkadaşlarım oldu, üniversitede de... ama hiç biri lisede ki herhangi bir arkadaşım kadar değil...
kendimi uzun süredir o kadar huzurlu hissetmemiştim. dönedüm bi izmire baktım. Burada "hayatım, ailem" dediğim insanla konuşmaz olmuşum, nerede nasıl olduğundan bile haberim yokken, orada uzun süredir görmediğim insanlar bana ondan kat be kat yakındı...
off canım sıkıldı yine işte. yeter bugünlük bu kadar...
13 Kasım 2012 Salı
12 Kasım 2012 Pazartesi
sesin değişir, bakışların değişir, konuşman değişir. daha önceleri seni güldüren
bir şaka şimdi seni yaralayan bir alay olarak çarpar kulaklarına. öfkelenirsin,
kabalaşırsın; çaresizliğin acıklı çirkinliği yerleşir davranışlarına. sevilecek
yanlarını kaybedersin.
Ahmet ALTAN
Ahmet ALTAN
9 Kasım 2012 Cuma
Boşluk
Yemek yerken, sigara içerken, içten gelen bir kahkaha atarken hatta, belki de uyurken... içinde büyüyen bir huzursuzluk... Neden kaynaklanıyor ki? İşten, aşktan, arkadaştan, aileden, rutinden? hiç birisi değil, sanki yaklaşan bir fırtına, büyüyemeyen bir bebek, dinmeyen bir yara.... Canını acıtıyor mu? Hayır. Hayattan koparıyor mu? Hayır. Garip bir birliktelik onunla yaşadığın. Beraber büyüyorsun.
Sanırım bu sadece içindeki boşluk... Bu da sadece boşlukla hesaplaşmak...
Sanırım bu sadece içindeki boşluk... Bu da sadece boşlukla hesaplaşmak...
Etiketler:
aileden,
arkadaştan,
aşktan,
Boşluk,
Garip bir birliktelik,
İşten,
rutinden?
5 Kasım 2012 Pazartesi
"sağlam kafa, sağlam vücut" ama önce azcık gaz lazım
Günler kısaldığından bu yana herşey sinir bozucu geliyor. Hava geç aydınlanıyor, erken kararıyor. Resmen gün ışığı görmeden ofiste yiyorum günü...
Bu sabah 6'da uyandım ve yürüyüşe çıktım. Hava başta biraz karanlıktı ama ben yürüdükçe hava aydınlandı, hava aydınlandıkça ben yürüdüm.Güneş sanki içime doğdu. Bu kadar iyi geleceğinni bilsem ertelemezdim sabah yürüyüşünü bunca zaman. Artık kendimi zorlayacağım sabah yürüyüşleri için. Güneşin taze taze üzerine doğması ne kadar canlandırıcıymış...
Küçükken Güneş'in doğuşunu görmek beni biraz üzerdi. Ay'ı terkediyormuşum, aldatıyormuşum gibi gelirdi. Ay nedense güneşten daha saf daha temiz bir intiba bıraktı ben de hep. Güneş yakıcıydı, kavurucuydu. Ay ise sessiz, sakin...evet biraz pısırık ama ona da bahanem vardı; ay böyle mutluydu ve fazlasıyla da alçakgönüllüydü. Takılmazdı öyle tek başıma dünyayı aydınlatamama konularına. Evet Güneş'ten alıyordu ışığını ve geceleri insanlara göz kırpıyordu.
Ay hep çok yakın geldi . Evet,evet ben de o çocuklardandım, ayın üzerindeki kraterleri ağıza buruna göze benzetenlerden hani... arabada yolculuk yaparken bana eşlik ettiğini sanırdım, hem de gülümseyerek.
Sonra birgün annem aslında ayın karanlık bir tarafının da olduğunu anlattı, kitaptaki güneş ay ve dünya resimlerini hala hatırlıyorum. İlk kez aydan o zaman korktum. o da insanlar gibiydi. Bir yani iyiyken bir yanı kötü, Bir yanı mutluyken bir yanı mutsuz, bir yanı merhametliyken bir yanı acımasız...
Yıllar geçti bunun üzerinden ve sanırım bana o günlerden yadigar kaldı Dolunaydan korkmak Dolunaylı her gece biraz ürkütücü gelir ve nedense aklıma da beni üzen insanlar...
Bak yine konuyu dağıttım. Sabah yürüyüşe çıktım diyorum işte ben de ... Yarın da erken kalkıp zorlayacağım kendimi. Umarım bu da fitili kısa mum çıkmaz.
Bu sabah 6'da uyandım ve yürüyüşe çıktım. Hava başta biraz karanlıktı ama ben yürüdükçe hava aydınlandı, hava aydınlandıkça ben yürüdüm.Güneş sanki içime doğdu. Bu kadar iyi geleceğinni bilsem ertelemezdim sabah yürüyüşünü bunca zaman. Artık kendimi zorlayacağım sabah yürüyüşleri için. Güneşin taze taze üzerine doğması ne kadar canlandırıcıymış...
Küçükken Güneş'in doğuşunu görmek beni biraz üzerdi. Ay'ı terkediyormuşum, aldatıyormuşum gibi gelirdi. Ay nedense güneşten daha saf daha temiz bir intiba bıraktı ben de hep. Güneş yakıcıydı, kavurucuydu. Ay ise sessiz, sakin...evet biraz pısırık ama ona da bahanem vardı; ay böyle mutluydu ve fazlasıyla da alçakgönüllüydü. Takılmazdı öyle tek başıma dünyayı aydınlatamama konularına. Evet Güneş'ten alıyordu ışığını ve geceleri insanlara göz kırpıyordu.
Ay hep çok yakın geldi . Evet,evet ben de o çocuklardandım, ayın üzerindeki kraterleri ağıza buruna göze benzetenlerden hani... arabada yolculuk yaparken bana eşlik ettiğini sanırdım, hem de gülümseyerek.
Sonra birgün annem aslında ayın karanlık bir tarafının da olduğunu anlattı, kitaptaki güneş ay ve dünya resimlerini hala hatırlıyorum. İlk kez aydan o zaman korktum. o da insanlar gibiydi. Bir yani iyiyken bir yanı kötü, Bir yanı mutluyken bir yanı mutsuz, bir yanı merhametliyken bir yanı acımasız...
Yıllar geçti bunun üzerinden ve sanırım bana o günlerden yadigar kaldı Dolunaydan korkmak Dolunaylı her gece biraz ürkütücü gelir ve nedense aklıma da beni üzen insanlar...
Bak yine konuyu dağıttım. Sabah yürüyüşe çıktım diyorum işte ben de ... Yarın da erken kalkıp zorlayacağım kendimi. Umarım bu da fitili kısa mum çıkmaz.
Etiketler:
ay,
doluna,
fitili kısa mum,
güneş,
sabah sporu
2 Kasım 2012 Cuma
noluyo' yaa
Havalardan mıdır bu ruh hali, yoksa etrafımdaki herkesin derdinin tasasının artmasından mı?
Belki de uykumu alamıyorum(yoo aslında aldım)
bu ara bir kırgınlık var üzerimde belki de hasta olacağım(Hayır olmayacağım)
işler yoğun işler, belki de oldandır(İşler hep böyleydi bu da değil)
Arkadaşlarımı özledim ondan ondan(Yapma küçümen özlemek senin için artık alışkanlıki yıllar oldu kandırma kendini)
Annemleri özledim desem(Yapma dedim amaaa)
Yorgunum ben ya ondan(Yeterli ve geçerli bir bahane değili ben ne yorgun zamanlarımı bilirim)
Hava kapalı ya sabahları içim sıkılıyor birden ondan(Yıllarca ankarada yaşadın orada ne zaman açıktı ki hava, bu da olmadı)
kafam dağınıktır belki(Ne zaman topladın ki)
Karnım ağrıyo benim ondan(off zorlama artık)
Kızım ben ondan olsa gerek artk başka birşey kalmadı(Tamam bunu kabul ettim kızım ben, ruhi muayyen günler yaşamam normal)
Belki de uykumu alamıyorum(yoo aslında aldım)
bu ara bir kırgınlık var üzerimde belki de hasta olacağım(Hayır olmayacağım)
işler yoğun işler, belki de oldandır(İşler hep böyleydi bu da değil)
Arkadaşlarımı özledim ondan ondan(Yapma küçümen özlemek senin için artık alışkanlıki yıllar oldu kandırma kendini)
Annemleri özledim desem(Yapma dedim amaaa)
Yorgunum ben ya ondan(Yeterli ve geçerli bir bahane değili ben ne yorgun zamanlarımı bilirim)
Hava kapalı ya sabahları içim sıkılıyor birden ondan(Yıllarca ankarada yaşadın orada ne zaman açıktı ki hava, bu da olmadı)
kafam dağınıktır belki(Ne zaman topladın ki)
Karnım ağrıyo benim ondan(off zorlama artık)
Kızım ben ondan olsa gerek artk başka birşey kalmadı(Tamam bunu kabul ettim kızım ben, ruhi muayyen günler yaşamam normal)
- sorununa bahane bul (taamlandı)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
