31 Ekim 2012 Çarşamba

Hiç bir ayrılık iyi değil ki...

Hiç bi ayrılık iyi değildir ki zaten.... Arkadaşım sevgilisinden ayrıldı, aslında sevgilisi de benim arkadaşım ama bana daha yakın olan kız tarafı...
Dün akşam kapıuda gördüğüm an anladım ters birşeyler olduğunu, aslında olacağı da belliydi. Net bir problem mi diyorsunuz? Kesinlikle net, halledilmesi gereken elle tutulur bir problem yok ortalıkta ama çok temel bir problem de var. Kişiliklerinden kaynaaklanan halledilmesi çok zor bir problem.
İlk başta hiç sorun omadı, zaten her ilişkinin başında tahammüller ve ödünler çok daha fazla değil midir? Zaman geçtikçe kalem traşla açılmış gibi olur ikisi de sivrilir ve azalır... Aslında onlar tükenmeden yakaladılar. Kızın da bunun farkında olduğunu biliyorum ama ayrılığın verdiği üzüntüyle bunları görmüyor. Bir süre de görmeyecek.
Hiç bi yarılık iyi değil ki zaten... Çok iyi biliyorum. Ama bu da geçecek.

30 Ekim 2012 Salı

sabah sabah rengarenk maskeler

Sevmiyorum zoraki gülümsemeleri,
Sabah sabah gülme bana...
Günaydın de geç, yapmacık samimiyetin daha mı yakın geliyor sanıyorsun.
Hem sadece sabahları değil, hiçbir zaman huzurlu hissetmiyorum yapmacık olduğunu anladığımda davranışların.
İnsan neden dürüst davranmaz karşısındakine; tanııyordur yani sıkı fıkı arkadaşlaşlığı yoktur- ki bence bu geçerli bir sebep değil, neden hissediğinden farklı düşündüğünü göstererek tanıtıyorsun ki kendini başkasına-,  karşındakinin duygularını anlamsını istemiyordur -ki benim konum bunlar değil, işe fesat karıştırmayı sevmem çünkü-, ya da karşındakinin incineceğini düşünüyor bu sebepşe duygularını gizliyordu- bu benim de çok sık yaptığım aslında tutunacak dalı olmayan bir tavır-.
Bir de bu yapmacık duygu salımınımlarını sürekli veren insanlar var. Benim gibi aka boka, uçana kaçana güvenen bir insan bile böyle insanlarda uzak durmaya çalışıyorsa acaba o insanların .evrelerinde kimler var?
Bazen tanıştığım insanların etrafina bir çember geçiyorum gibi geliyor. İlk başta tavaf ediyorum onları, dakikalarca, saatlerce, düşüncelerce... sonra garip bir duygu beliriyor- öyle kalbimde beynimde değil- diyaframımımn hemen altında. Korku desem değil, tedirginlik desem o da değil... Rahatsız edici ama temkinli davranmamı sağlayan, garip bir korku da denilebilir. Sonra ya o çemberin içine giriyorum ya da giriyorum, kaçışm yok! işte bundan sonra başlıyor benim döndüm, atlı karınca misali dönüyoruz çemberde... Ben ya sımsıkı tutunuyorum ona ya da elimden kayıyor ve çemberin dışına fırlıyorum, hem de çemberi kırarak....
Bazı ları için bu kadar net olmuyor durum,her fırladığımda çemberi birleştiriyorum, küçülüyor çember.Fırlamam daha kolay oluyor ama daha sıkı tutunmaya çalışıyoum ona. Olmuyor ya da oluyor bilmiyorum. Tek bildiğim her zaman herşey için çabalamak zorunda hisediyorum.
Yapmacık davranmıyorum. Beni azcık tanıyan her insan bilirkiben duygularımı yüzümde yaşarım, davranamıyorum yapmacık... mesajlarda koyduğumuz suraklar gibiyim, hatta bir de onların seslisi...

29 Ekim 2012 Pazartesi

Hakimiyet; hiçbir renkte, hiçbir manada, hiçbir şeklide ortaklık kabul etmez...

28 Ekim 2012 Pazar

Çok özledim Ankara'yı... Ankara'yı mı eski zamanlarımı mı bilemiyorum.
Herkes neyin var diye sorup duruyor, eski tadım eski enerjim yokmuş. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum ama herkes böyle söyleyince kendime uzaktan bakamadığımı farkediyorum.
Belki de gerçekten değişiyorum,büyüyorum... Derseniz 26 yaşında daha ne büyümesi, büyümenin yaşı yok ki... Yaşadığımız herşey biraz daha büyütüyor bizi... Biraz daha yok ediyor içimizdeki çocuğu...

27 Ekim 2012 Cumartesi

sorun bende sanırım. Değer verince dibine vuruyorum, herşeyiyle düşünüyorum karşımdakini, hatta bazen kendimden bile fazla...
Birileri çıkıyor sonra "bak bunlar normal değil böyle arkadaşlık olmaz" anlatıyorum herkese elimden geldiğince ama hep " o bildikten sonra gerisi 'adam sende...'" diyordum.
Meğerse öyle olmuyormuş. O bile bunu yanlış anlıyormuş.
Adama açık açık "sana aşık değilim diyorum". bunu bu şeklide konuşmak kadar iğrenç bir durum  var mı? böyle konuşmak zorunda kalmak kadar!!! Hatta konuşmak değil yazarak halletmeye çalışmak...
Herşeyin sonunda dedim ki " gel, burda kal ki ben birşeyin değişmediğini göreyim" o ne yaptı bi saat sonra aradığımda "uyuyorum "dedi.
Ben daha ne yapayım ki...
biliyorum bu konuda huyum pis, hayatımdan çıkaracağım dersem adını bile anmam-ki yapmışlığım da var-, böyle olsun istemediğim için çabaladım, ben çok çabaladım ama sonunda sadece kafasında "farklı hayaller" yaratmışım!?!?!?ben her konuda açık davranırken nasıl yarattım acaba bu hayalleri...
herşeyin sorumlusu benmişim, herşeyin... Ben neleri sümen altı ettim neleri kabullendim hiç düşünmüyor, ben ne yapmam kabullemem dedğim şeylere eyvallah deyip geçtim, ne lafa soze kulak vermedim.
Ben artık hatamı biliyorum, sürekli kendime aile arıyorum... Yanlış!!! tek bir ailem var ne kadar uzak olsalar da biliyorum ki yanımdalar... Sıkı dostlarım var uzakta da olsalar onlar da yanımdalar.Gerisi benim yaratmaya çalıştığım boşa çabalar...
artık çıkaracağım yavaştan hayatımdan, gönlüm rahat herşey için çabaladım, elimden geleni yaptım,açık açık konuştum... Gönül isterdiki olmasın böyle, ben babamdan sonra bi ona sarılınca huzurlu uyudum... Bazen elinden gelen yetmiyor demekki... Herkesin yolu açık olsun artık...

16 Ekim 2012 Salı

Erkek Dediğin

Erkek Dediğin,Seni Elinin Tersiyle değil Avucunun İçiyle Kavrayacak.
Bileceksin Ki Emin Ellerdeyim,
Başkası Tutamaz Elimi Böyle.
Rahat Olacaksın Yanında,
Çok Konuşmayacak, Beynini Didiklemeyecek.
İnce Olacak; Seni Senin Kadar Düşünecek.

Erkek Dediğin, Sen Onu Merak Ettiğinde
Kendisine Hesap Soruluyor Havalarına Girmeyecek.
Senin İnceliğine Karşı Umursamaz Sözler Sarf Etmeyecek.

Erkek Dediğin, Kadının Sinirini Bozmayacak,
Cinlerini Tepesine Çıkarmayacak, Sanki Sen Onun İçin Varmışsın
Her Ne Zaman İstese Emrine Amadeymişsin, O Ne Yaparsa Yapsın
Her İstediğinde Yanında Elinin Altında Olacakmışsın Tiplerine Girmeyecek.

Erkek Dediğin, Sen Ona Sevgini Hissettirdiğinde,
Sen Ona Kayıtsız Şartsız Asıkmışsın Gibi Havalara Girmeyecek.

Erkek Dediğin, İlgi Gördüğünde İlgiyle,
Sevgi Gördüğünde Sevgiyle Karşılık Verecek.Kaynakwh:

Erkek Dediğin, Sen Onun İçin Kendine Baktığında,
Sırf Ona Daha Güzel Görünmek İçin Giyinip Kuşandığında
Hiçbir Şey Olmamış Gibi Davranmayacak.

Erkek Dediğin, Ruhunu Okşamasını Bilecek.
Romantik Olacak Kimi Gün Habersizce Kucağında
Çiçeklerle Çıkıp Gelecek.
Özel Günleri Unutmayı Marifet Sanmayacak.

Erkek Dediğin, Kayıtsız Olmayacak Senin Bütün Zarafetine Karşı.
Gerçekten Seven Bir Kadın Sevgi Ve İlgi Bekler,
Erkeğine Verdiği Aşkın Karşılığında Küçük Bir Tatlı Söz,
Kısa Bir Mesaj, Bir Çağrı Bile Onu Mutlu Edebilir.

Erkek Dediğin, Bütün Bunları Cebinden Para Harcıyormuş Gibi
Cimrilikle Yapmayacak.

Erkek Dediğin, Ben Aranmayı, Çok Aramayı Sevmem Demeyecek.

Erkek Dediğin, Her Şey Kendi İstediği Gibi Olsun İstemeyecek.
Sadece Kendi Caninin İstemesine Bağlamayacak Her Şeyi.

Erkek Dediğinin, Hissettiğiyle Yaptığı Şey Arasında Uçurum Olmayacak.

Erkek Dediğin, Cesur Olacak Cesur.
Seni Seviyorum Derken Korkmayacak,
Başka Şeylerin Arkasına Gizlenmeyecek.
Seviyorum Deyip Bir Sonraki Perdede Kaçmayacak,
Özlüyorum Diyorsa Gelecek, Kaybetmek İstemiyorum Diyorsa Kaybetmeyecek.

Erkek Dediğin, Aşkına Sahip Çıkacak.
Korkak Olmaz Erkek Dediğin.

Erkek Dediğin, İyi Sevişecek. Koyun Gibi Yatmayacak,
Bir An Önce Su İs Bitse Demeyecek.
Aşksız Yatmayacak Yatağa Ve
Sen Bunu Bileceksin.
Bir Baba Şefkatiyle Seni Alnından Öptüğünde Bileceksin Ki
Sevgisi Geçici Ve Zayıf Değildir.

Erkek Dediğin, Ve Sevgiyle Öptüğünde
Dudaklarından Bileceksin Ki Opusun Tek Sebebi Şehvet Değildir.

Erkek Dediğin, Aldatmayacak. Aldatmak Basitliktir.
Seviyorum Diyorsa Aldatmaz Erkek Dediğin.

Aldatıyorsa Sevmiyor Demektir.

Erkek Dediğin, Yakışıklı Olacak, Çekici Olacak Ama
Bundan Çok Daha Öte Bir Şey...

Erkek Dediğin, Zeki Olacak. Kadının Küçük Yalanlara,
Bahanelere İnanmayacağını, Kendisini Kendi Gibi Tanıdığını Bilecek.
Kadının Zekasını Küçümsemeyecek Kadar Zeki Olacak.Kaynakwh:
Zeki Olacak, Seni Bir Hamur Gibi Karmasını Bilecek, O Hamura Kendisini Katmasınıda.

Erkek Dediğin, Değerlerini Bir Anlık Hevesler Uğruna Satmayacak.
Namussuzluğunu, Ahlaksızlığını Ancak Ve Ancak Seninle Yataktayken
Kullanacak.
Yan Gözle Hatun Kesmeyecek, Üstüne Sevgili Edinmeyecek.

Erkek Dediğin, Önce Sevecek. Kendini Sevmeyen Erkekten
Kimseye Hayır Gelmez.
Bir Bakarsın Ki Yıllar Sonra Bu Adamla
Ne Yatağa Sığıyorsun, Ne Toprağa...
Koluna Girip Gezmesini Bileceksin Gururla Koynuna Alıp Sevişmesini De.

Erkek Dediğin, Babalığını Da Bilecek, Ana-Babaya Hürmet Etmeyi,
Kadir Kıymet Bilmeyi, Vefakarlığı, Fedakarlığı. ..

Erkek Dediğin, Seni Koruyacak,Kuşatacak .
O Nerede Olursa Olsun Seni Koruyacağını Bileceksin.

Pısırık Olmayacak Erkek Dediğin.

Erkek Dediğin, Erkek Olacak Güzelim.
Seni Sadece Sen Olduğun İçin Sevecek.
Parayla Pulla, Kariyerle, Güçle, Kimin Ne Dediğiyle Hareket Etmeyecek.
Hem Sevgilin, Hem Arkadaşın Olacak . .

Can Yücel

14 Ekim 2012 Pazar

Öğrendim(?)

Verdiğim değeri haketmeyen insanları silmeyi, arkama dönüp bakmamayı, hiç kimse için kendime saygımı yitirecek bir şey yapmamayı. Gözyaşlarımın değerini bilmeyi ve onları üç kuruşluk insanlar için harcamamayı, ben izin vermeden kimsenin beni üzemeyeceğini, kendimin her şeyden önemli olduğunu. Zor oldu, geç oldu, ama öğrendim!Verdiğim değeri haketmeyen insanları silmeyi, arkama dönüp bakmamayı, hiç kimse için kendime saygımı yitirecek bir şey yapmamayı. Gözyaşlarımın değerini bilmeyi ve onları üç kuruşluk insanlar için harcamamayı, ben izin vermeden kimsenin beni üzemeyeceğini, kendimin her şeyden önemli olduğunu. Zor oldu, geç oldu, ama öğrendim!
CAN YÜCEL

13 Ekim 2012 Cumartesi

Neden vazgeçmiyorum ki? Neden Yani? boşver gitsin giden? Sen mi kaybedersin? Hayır?
Hala bişeyle eskisi gibi olsun diye çabalıyorum da noluyo?
Hep ben çabalıyorum sonra ilerleme kaydemiyorum,i sonra yine çabalıyorum. yine...
Böyle sürüp gidiyor...
Sonra kendime kızıyorum...
Ah küçümen öğren artık kimselere bu kadar değer vermemen gerektiğini...
Kimseye....

10 Ekim 2012 Çarşamba

dön dolaş aynı yine aynı...

Başım ağrıyor, uyuyamıyorum da... Uyuyamadığımdan mı başım ağrıyor, başım ağrıdığından mı uyuyamıyorum bilemiyorum. Midem de bulanıyor bu ara, yemek yemek istemiyorum hadi olay yemek değil tatlı da yemek istemiyorum...
Canım sııkın birşeylere, neye onu da bilmiyorum...Aslında azcık beynimi çalıştırsam bulacağım onu da istemiyorum...
Ne istediğimi bilmiyorum ama sürekli birşeyler yapıyorum. Gülmek istemiyorum, ağlamak istemiyorum, konuşmak istemiyorum, su içmek yemek yemek istemiyorum ama bunların hepsini her zamankindan daha çok yapıyorum...
Sabah yataktan çıkmak gece yatağa girmek istemiyorum...
offf ne istediğimimi bildiğimi bilmek istemiyorum, insanların yanına gitmek istemiyorum ama şimdi gidiyorum...
Neredeydi benim günlük iyi ruh hali maskem? hah buldum işte... Ah bu gülüş beni gerçekten iyi gösteriyor...

8 Ekim 2012 Pazartesi

Karpuz Kabuğuna Yazılar Yazmak: Tesirsiz Parçalar 156..

Karpuz Kabuğuna Yazılar Yazmak: Tesirsiz Parçalar 156..: 156. Dostoyevski epilepsi hastası, homofbik ve iflah olmaz bir kumarbazdı. Oğuz Atay sevdiği kadına yakın olabilmek uğruna karısından boşan...

7 Ekim 2012 Pazar

Yaşayalım ki

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.   Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...
Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı \"herşeyde\".

CAN YÜCEL


Can Yücel

5 Ekim 2012 Cuma

hep kırgınlıktan

Kırgınlıktan istemediğim tepkiler veriyorum ama gardımı indirirsem ya kıracağım ya da daha çok kırılacağım...

4 Ekim 2012 Perşembe

Huysuzluk

her yerde kötü şeyler oluyor; adam kızına olmadı ördeğine tecavüz ediyor, kıskanç koca pencereden baktı diye çocuklarıın gözü önünde karısını doğruyor, arkadaşlar erkek yüzünden kızın tekinin mezarlığa götürüp dövüyor, Suriye Türkiye'yi vuruyor ve masum canları alıyor, devlet vatandaşın cebini hortumluyor...
Ah güzel ülkem sana bunları yaparlarken, 3-5 kişi beni üzmüş çok mu? Bendeki de huysuzluk...

3 Ekim 2012 Çarşamba

Özellikle güzel şeyleri yazmıyorum ki aklımda aten en son iyi olan güzel olan kalıyor, hiçolmazsa kötü olanı üzeni yazayım da dönüp okuduğumda bana kendini hatırlatsın.
Ama böyle olunca da berbat bir hayatım varmış gibi algılanıyor... Değil aslında. Sorun benim canımı sıkan bir şey olduğunda onunsürekli zihnimde yankılanması.
Ne olduğu çok da farketmiyor, mutlaka yankılanıyor, sadece ya çok ya da az üzüyor...
kimle ilgili olduğu da çok farketmiyor, herkesi kafaya takabilme yetisine sahibim.
Eğer çok sevdiğim eşim dostumla ilgiliyse tabi uykumdan da olabiliyorum...
Ayy yine sinirlerim bozuldu...
Neyse iyiyim işte sonuçta

1 Ekim 2012 Pazartesi

Vazgeçiş/Kaybediş

Açtım Google'ı vazgeçiş yazdım, ilk gelen linke tıkladım ve ne kadar güzel denk geldiğini gördüm, aşağıda görebilirsiniz.(Her zamanki gibi sevgili ekşi sözlüktü tabi)
Ben herşey için gerçekten çabalıyorum, sürekli hem de... Her vazgeçmem gereken noktada, kendimce geçerli bahaneler buluyorum karşımdakine(Çoğunlukla gerçek olmayacak kadar saçma oluyorlar ya neyse...).
Kendimce hak veriyorum ona, sabrediyorum sabrediyorum... Sonunda yine benim canım acıyor... Yine ben oluyorum üzülen, yorulan...
Hemen vazgeçiyor muyum; HAYIIIIIR!! Biraz daha yorulmayı bekliyorum, belki çok çabalamıyorum eskisi kadar ama karşımdaki de çabalasın diye paslar veriyorum ona... hayatım boyunca böyle oldu ailemde,arkadaşlarımda, ilişkilerimde....
Şimdi yine bir arkadaşım yoruyor beni, sabrımın sonuna geldim.
Yaptıklarını bile bile, benim üzmek isteyerek yaptığını düşünüyorum artık, anlayamıyorum, Neden? Hoş belki de benim için vazgeçmek vaktidir, değersiz hissetmek de daha kötü değildir herhalde vazgeçmek... Ama anlayamıyorum;Neden?
Tek bildiğim yoruluyorum her geçen dakika(Bknz: madde 2)

vazgeçiş*


  1. 'her seçim bir kaybediştir'
    her tercih bir vazgeçiştir çünkü...
    sabah ise gitmekle, yatakta nefis bir miskinlik
    fırsatından vazgeçmiş olursunuz.
    kalkar kalkmaz hayat bin bir seçeneği dayar burnunuzun ucuna...
    'ne giysem' telaşından, öğle yemeğinde
    'ne alırdınız?' diye başucunuzda biten garsona,
    'hangi kanaldaki filmi izlesem' kararsızlığından
    'bize oy verin' diye bağrışan partilere kadar her şey,
    herkes, her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.
    yastığınıza teslim olmuşsanız,
    belki dışarıda ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz.
    bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün yaşamınızı ışıldatabilecekken,
    ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir tanışıklığı tepersiniz.
    belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız izmir köfteden daha lezzetlidir.
    ya da öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur.
    ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez.
    geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli bir elbiseyle
    yeniden yaşama şansınız yoktur.
    bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden
    daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.
    ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir.
    ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, bazen şöhret
    sahnesinin parıltılı neonları da olsa, çoğu zaman
    gözünüz hiç arkada kalmaz.
    çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir ev
    ya da sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız bir saray
    sizin borsada kolay feda edilebilir değerlerdendir.
    hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz,
    bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.
    her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir.
    ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir**.

    can dündar
    (scylla charybdis, 23.06.2002 03:20 ~ 03:21)
  2. çok uzun bir mücadelenin ardından gelen tükenişdir bir anlamda. emeğin, sevginin, tutkunun bir anda uyuşmuşluğa bırakmasıdır yerini. yorulmaktır, çok yorulmuş olmaktır sebebi...
    (charming, 01.05.2003 00:29)