Aylar sonra geçmiş karşıma soruyorsun; "derdin ne senin?". "dert"? benim derdim? Haklısın aslında benim derdim bu anladım ki senin için dert bile değil. Hiç istemedim karşında ağlaya zırlaya benim için ne kadar değerli olduğunu...Ama içimden geçen ne varsa söyledim. "Özür dilerim" benim kaç aydır yaşadığım üzüntüyü, acıyı, yalnızlığı geçirmiyorki... Anlatmak hayal kırıklığımı, kırgınlığımı yok edip gitmiyorki...
"Ben hep yanındaydım, sadece sen görmüyordun" diyorsun ya bu görmemek değil 'hissedememek'! ben senden hiç birşey beklemedim, istemedim sadece yanımda omanı istedim, hissettiğim huzuru bozmamanı istedim. Sana ilk başta söyledim " ben sana çokalışıyorum, insanları hayatımın içine sokar ailem sayarım, beni kıracaksan git şimdiden" diye... Noldu işte, düşündüğüm başıma geldi; hem dedüşündüğümden daha can yakıcı şeklide.
Kendince sebep bulup, kendi hayatına döndün. Tatile gittin geldin, farklı bi düzen oluşturdun ve küçümen hayatından çıktı gitti... Belki de hiç olmadım hayatında diyorum şimdi de...
Ben bunları böyle düşünmedim diyorsun ya olacak iş değil. Kaç yaşında insanlarız... Hadi diyelim düşünemedin peki görmedin mi? Herkes gözüme bakınca anlarkaen birşeyler olduğunu sen-ki beni en iyi tanıyan insanlardansın- anlayamadın mı?
Artık bunlar önemli sorular değil. Ben asıl karşına geçtiğimde aladım ne kadar kırıldığımı, içimin nasıl acıdığını...
Hala benim için değerli olsan da 'kırgınım' ben!!! bu konuşmakla geçmiyor, anlatmakla azalmıyor... Daha önce hiç bu kadar kırılmadım ve ben şimdi bunu nasıl atalatacağımı -atlatıp atlatamayacağımı- bile bilmiyorum....
Emin ol hiç kolay olmadı ve hala kolay değil...
28 Şubat 2013 Perşembe
25 Şubat 2013 Pazartesi
Düş(ün)meden İlerlemeye çalışmak
Herşey her zaman iyi gitmiyor sonuçta. Sen kendince iyileştirmeler yapsan da süreçte herşey sana bağlı değil ki... o sebeple düş(ün)meden ilerlemek lazım, elden gelen birşey yok diyip kabullenmek lazım, yoksa yel değirmenlerine savaşmış olmaktan başka birşey yok...
6 Şubat 2013 Çarşamba
Tiyatro Sahnesinde Yaşamlar- Tek perde Süre:bir ömür
Aslında hepimiz -kendimiz dahil- herkese oynuyoruz. En güzel hayaleri uyurken kurup, sıcak yastığımızda bırakıyoruz. Gizli köşelere çekilip ağlıyoruz üzüldüğümüzde... Sarhoş olunca sevdiğimizi söylüyoruz, içimizi ancak kontrolsüzken döküyoruz karşımızdakine...Sanal ortamlarda yazıya döküyoruz konuşamadıklarımızı, olmak istediğimiz kişiler gibi davranmaya çalışıyoruz... arkalarından bakarken sarılmak istiyoruz gitmesine izin verdiklerimize...
Belki de kontrollü insan olmak dediğimiz şey uzun oynanan tiyatro sahnesinde yaşamak gibi bi'şey...
Belki de kontrollü insan olmak dediğimiz şey uzun oynanan tiyatro sahnesinde yaşamak gibi bi'şey...
5 Şubat 2013 Salı
Hep Güzel Sabahlar Olsun
Şubat'ın 5'i olmuş dışarda masvavi bir gökyüzü ve güneşli bir hava var!!! İnsanın içi çiçek açıyor resmen... Şimdi İş olmasaydı Karşıyaka'dan atlayıp vapura Pasaport'a geçseydim....Vapurda bir sigara yakardım rüzgara karşı, güneş yüzümü yakardı. Martıları izlerdim, unutmazsam simit de alırdım onlar için... müzik çalardı kulağımda; hafif, akustik, yatıştırıcı... ya da Duman dinlerdim, bilmiyorum işte....
Pasaport'ta inince denize döner bir sigaa daha yakardım, bu saatlerde güneş de tam karşımdadır... Uzun uzun yürür, gider güzel bir Türk kahvesi içerdim. Yanında ufak çakıl taşı görünümlü çikolatalar... İnsanları izler hikayelerini düşünürdüm...
Güzel bir kahvaltı izlerde sonra. Uzun,dolu dolu, kahvaltı sonunda gazetemei alır çayımı yudumlarken gündeme göz atardım.
Ooo zaten akşamüstü olmuş... Artık arkadaşlarım işten çıkmaya başlarlar... Çe gelirdi yanıma. Biralarımızı ve patates kızartmamızı söylerdik. Sonra muhabbete başlar ve geri kalan herkesi herşeyi unuturduk... Çe küçük defterini çıkarır önüme koyardı ben de bugüne dair bi'şeyler yazardım. Yıllar sonra açıp bakmak için...
Sonrasında uzun zamandır çekmediğim kadar huzurlu bir uyku... ve yine güzel bir sabaha uyanma umudu...
Pasaport'ta inince denize döner bir sigaa daha yakardım, bu saatlerde güneş de tam karşımdadır... Uzun uzun yürür, gider güzel bir Türk kahvesi içerdim. Yanında ufak çakıl taşı görünümlü çikolatalar... İnsanları izler hikayelerini düşünürdüm...
Güzel bir kahvaltı izlerde sonra. Uzun,dolu dolu, kahvaltı sonunda gazetemei alır çayımı yudumlarken gündeme göz atardım.
Ooo zaten akşamüstü olmuş... Artık arkadaşlarım işten çıkmaya başlarlar... Çe gelirdi yanıma. Biralarımızı ve patates kızartmamızı söylerdik. Sonra muhabbete başlar ve geri kalan herkesi herşeyi unuturduk... Çe küçük defterini çıkarır önüme koyardı ben de bugüne dair bi'şeyler yazardım. Yıllar sonra açıp bakmak için...
Sonrasında uzun zamandır çekmediğim kadar huzurlu bir uyku... ve yine güzel bir sabaha uyanma umudu...
4 Şubat 2013 Pazartesi
Alışkanlıktanmış herşey
Alışkanlıklardan kurtulmak, sineye çekmekten ya da atlatmaktan daha zormuş. Meğerse alışkanlıklar yakar oluyormuş artık canını geçen onca zamandan sonra...
İçinde birşey kalmasa da Alışkanlık özletebiliyormuş bir insanı.
Ama bunu farkedince... içi acıyormuş, canı yanıyormuş, kabullemek kalıyormuş geriye...
İçinde birşey kalmasa da Alışkanlık özletebiliyormuş bir insanı.
Ama bunu farkedince... içi acıyormuş, canı yanıyormuş, kabullemek kalıyormuş geriye...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)