Garipsin sen...Daha doğrusu garip değil de farklı... Herkes gibisin ama bi' yandan da kimseye benzemiyorsun. İlk başta böyle anlaşabileceğimizi hiç düşünmemiştim. Hatta anlaşabileceğimizi hiç düşünmemiştim...
Sandım ki işin gücün muhabbet, kızlar, oyun oynamak... klasik erkek işte. Ama yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. İlk önce muhabbetinin keyifli olduğunu farkettim. Zaman çabuk geçiyordu sohbet ederken, öyle boş konuşma da değil... Her konuda bilgisi var,gündemi takip ediyor geri kalanından da uzak durmuyor... "Neyse bi yerde tökezler nasılsa" dedim.
Zaman geçti, öyle duygusuz buz adam olmadığını farkettim. Çoğu erkeğe göre sevecen, vicdanlı... Çocukları bile deli gibi seviyordun!! "Neyse" dedim, "nasılsa bi yerde tökezler.. "
Zaman geçti, ne kadar mantıklı, akılcı yaklaştığını farkettim olaylara. şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşayarak...
Sonra göründüğün kadar rahat olmadığını, sakladığın bir sürü derdin olduğunu öğrendim.Sanırım en büyük şaşkınlığı o zaman yaşadım. Bunca şeye rağmen bu kadar mantıklı, bu kadar sevecen bu kadar güçlü durabiliyordun. İşte o zaman sadece alelade bi insan değil hayran olduğum bi insan olduğunu farkettim.
Gariptir, şimdiye kadar sadece1 yada 2 kişiye hayranlık duymuşumdur.
Şimdi hergün şaşkınlıkla seni izliyorum, bi insan duygusal davranacağı yerde nasıl aklını bu kadar rahat kullanır; kendine nasıl böyle hakim davranır; insanları kırmadan nasıl istediğini anlatır; diktatörlük taslamadan insanları nasıl yönlendirir... Bu liste her gün uzayıp gidiyor ve ben hergün biraz daha şaşırıyorum. Bazen düşünüyorum acaba bunları yapabildiğinin farkında mısın diye ama şımarma diye sorumuyorum. bilmen ya da bilmemen farketmez ki sonuçta.
Genelde kendimi mantıklı, doğruyu yapan, aklıcı düşünen kişi olarak görürdüm. Ama bir süredir sana danışmak zorunda hissediyorum kendimi. Garip geliyor bu durum aslında yıllarca her kararımı kendim verirken şimdi sana bağımlı hissetmek, yine de yanlış yapmadığımı bilmenin rahatlığı da var tabi...
Şimdilerdeyse hayatımda olmadığını düşünemiyorum, burada ne yaparım, nasıl sabrederim...
Huzurluyum sen varken, mutluyum,eğleniyorum, rahat da hisseediyorum kendimi... Bi ihtimal senin de böyle olduğunu düşünüyorum... belki de umuyorum...
hani bazen hayatın kontrolünü alıp bazı şeyleri düzenlemek ister ya insan , sana bakarken bunu çok istiyorum.seni üzen insanları uzaklaştırıp, hak eden insanları koymak istiyorum hayatına, sana değer verdikleriden emin olunca için daha rahat olacak gibi geliyor.
Ne ara bu kadar girdin hayatıma bilmiyorum ama hep hayatımını bi köşesinde ol istiyorum, sen de yanımda yürüyenlerden ol istiyorum...
30 Nisan 2012 Pazartesi
Güzelliğin ağır oku...
en asil güzellik türü bizi birdenbire çarpmaz, fırtınalı ve sarhoş edici saldırılarda bulunmaz (böyle bir güzellik kolayca nefret uyandırır);
tersine en asil güzellik, neredeyse farkında olmaksızın yanımızda taşıdığımız, ağır ağır içe işleyen ve yine kimi zaman bir rüyada karşılaştığımız, ama en
sonunda, uzunca bir süre yüreğimize özenle yerleştikten sonra bize tamamen sahip olan ve gözlerimizi yaşlarla, yüreklerimizi tutkuyla dolduran türden bir güzelliktir. Güzelliği görünce ne için yanıp tutuşuruz ? Güzel olmak için: Güzellikle birikmiş epeyce bir mutluluk / kısmet olması gerektiğini tasavvur ederiz. Ama bu bir yanılgıdır.
Friedrich Nietzsche
tersine en asil güzellik, neredeyse farkında olmaksızın yanımızda taşıdığımız, ağır ağır içe işleyen ve yine kimi zaman bir rüyada karşılaştığımız, ama en
sonunda, uzunca bir süre yüreğimize özenle yerleştikten sonra bize tamamen sahip olan ve gözlerimizi yaşlarla, yüreklerimizi tutkuyla dolduran türden bir güzelliktir. Güzelliği görünce ne için yanıp tutuşuruz ? Güzel olmak için: Güzellikle birikmiş epeyce bir mutluluk / kısmet olması gerektiğini tasavvur ederiz. Ama bu bir yanılgıdır.
Friedrich Nietzsche
Anlayamıyorum
ya yoğun iş temposu ya da hayat koşuşturmacası... bilmiyorum ne olduğunu ama insanı "sebep"siz durgunluğa iten "sebep"ler var. anlayamıyorsun ama bir anda bi' karamsarlık, bi' mutsuzluk hali hakim oluyor ruhuna.
...:Sebep ne?
....:-"bilmem".
ne yapacağını da bilmiyorsun, ta ki biri gelip seni bu durumdan kurtarana kadar. gelen kişi birşey mi yapıyor. Yapmıyor sadece senin yanında oluyor. Zaten ortada net bir sebep yok, bir sonraki dalgaya kadar bastırıyorsun kötü ruhunu.Kurtuluyorsun, çünkü net sebep yok...
O zaman neden bu hal? nedir insanları bu kadar sıkan şey?
Bu da çağımızın salgını sanırım?
Offfff kafam almıyor neden böyle olduğuınu!!! biri bana anlatsın nolur...
...:Sebep ne?
....:-"bilmem".
ne yapacağını da bilmiyorsun, ta ki biri gelip seni bu durumdan kurtarana kadar. gelen kişi birşey mi yapıyor. Yapmıyor sadece senin yanında oluyor. Zaten ortada net bir sebep yok, bir sonraki dalgaya kadar bastırıyorsun kötü ruhunu.Kurtuluyorsun, çünkü net sebep yok...
O zaman neden bu hal? nedir insanları bu kadar sıkan şey?
Bu da çağımızın salgını sanırım?
Offfff kafam almıyor neden böyle olduğuınu!!! biri bana anlatsın nolur...
28 Nisan 2012 Cumartesi
Zaman mı olgunlaştırıyor insanı, acılar mı? Sanırım acı zaten zamanın içinde sunulduğu için, zaman yeterli bir cevap. Her dalgadan sonra kıyıya vurup daha güçlü atılıyorum denize, her seferinde aynı azimle. Neden sonu gelmez bu gelgitlerin? neden bunca şey var insanı üzebilen?
Her dalgadan sonra "bir daha hiç birşey beni bu kadar yaralayamaz" diyip, ileri gidiyorum. Daha güçlü hissederek yürüyorum Yine her seferinde bi başka yaralıyor, bir başka acıtıyor canımı bunlar....
böyle söylendiğime bakmayın, çok ciddi problemlerim yok, tek problemim insanların bakışlarındaki manaya bile kafa tatmam :) artık bu konuda yapabileceğim bir şey olmadığını kabullendim.
ben böyleyim ama çevremde ciddi problemlerle boğuşan insanlar var. Hele biri var ki sanırım hayatımda hayranlık duyduğum nadir insanlardan... Pek çaktırmıyorum ona bu konudaki hayranlığımı ama şaşırıyorum duruşuna. ben olsam belki bu kadar güçlü olamazdım.
Hem kendisiyle uğraşıo, hem de benle, hem diğerleriyle, işiyle gücüyle, sevgilisiyle arkadaşlarıyla... ve hala güçlü, hala azimli hayata karşı... Onu izliyorum şu kocaman yaşımda nasıl davranıyor diye... Şaşkınlığımı, hayranlığımı gizleyemediğim de oluyor tabi.
belki birgün daha uzun yazarım onu, hayran olunacak insanlar kolay bulunmuytor sonuçta.
(Bu arada bi gün kitap falan yazarsam kitabımın büyük bölümünde yer alacak hayatımda kısa süre içinde yer almış olsa da :) )
Gariptir ki insanları çabuk tanıdığımı sırım ama öyle değilmiş. ilk tanıdığımda böyle biri olduğunu düşünmemiştim. Normal, ortalama bi genç gibi gelmişti, diğerleri gibi... Ama gün geçtikçe şaşırttı beni, hala da şaşırtıyor... Güçlü olmasının yanıda, kültürlü(amaöyle gözüne soka soka kültürlüyüm diyenlerden değil), gündemi takip eder, eğlenmeyi de bilir...
Onu tanıdığıma o kadar mutluyum ki... iyi ki var, iyi ki beni kendine hayran ediyo :) iyi ki varsın kuzu...
Her dalgadan sonra "bir daha hiç birşey beni bu kadar yaralayamaz" diyip, ileri gidiyorum. Daha güçlü hissederek yürüyorum Yine her seferinde bi başka yaralıyor, bir başka acıtıyor canımı bunlar....
böyle söylendiğime bakmayın, çok ciddi problemlerim yok, tek problemim insanların bakışlarındaki manaya bile kafa tatmam :) artık bu konuda yapabileceğim bir şey olmadığını kabullendim.
ben böyleyim ama çevremde ciddi problemlerle boğuşan insanlar var. Hele biri var ki sanırım hayatımda hayranlık duyduğum nadir insanlardan... Pek çaktırmıyorum ona bu konudaki hayranlığımı ama şaşırıyorum duruşuna. ben olsam belki bu kadar güçlü olamazdım.
Hem kendisiyle uğraşıo, hem de benle, hem diğerleriyle, işiyle gücüyle, sevgilisiyle arkadaşlarıyla... ve hala güçlü, hala azimli hayata karşı... Onu izliyorum şu kocaman yaşımda nasıl davranıyor diye... Şaşkınlığımı, hayranlığımı gizleyemediğim de oluyor tabi.
belki birgün daha uzun yazarım onu, hayran olunacak insanlar kolay bulunmuytor sonuçta.
(Bu arada bi gün kitap falan yazarsam kitabımın büyük bölümünde yer alacak hayatımda kısa süre içinde yer almış olsa da :) )
Gariptir ki insanları çabuk tanıdığımı sırım ama öyle değilmiş. ilk tanıdığımda böyle biri olduğunu düşünmemiştim. Normal, ortalama bi genç gibi gelmişti, diğerleri gibi... Ama gün geçtikçe şaşırttı beni, hala da şaşırtıyor... Güçlü olmasının yanıda, kültürlü(amaöyle gözüne soka soka kültürlüyüm diyenlerden değil), gündemi takip eder, eğlenmeyi de bilir...
Onu tanıdığıma o kadar mutluyum ki... iyi ki var, iyi ki beni kendine hayran ediyo :) iyi ki varsın kuzu...
27 Nisan 2012 Cuma
küçük beyaz bir uçan balon... Şehirlerarası yoldayız, otobüste. Mola vermişiz, durduğumuz yerde de balon almış babam bana. hava karanlık balon beyaz, ne güzel de görünüyor siyah gökyüzünde... sanırım ilk uçan balonum, başka oldu mu onu hatırlamıyorum. Bunu nasıl hatırlıyorum onu da bilmiyorum sadece 3 yaşındayım.
Bir anda ip parmaklarımdan kayıp gidiyor. Allahım nasıl bir korku o, tutmaya çalışıyorum, olmuyor. Korkuyla babama bakıyorum; gülümsüyor. Ben de kafamı kaldırıp, beyaz uçan balonumu kaybolana kadar izliyorum ve hiç ağlamıyorum.
Keşke tüm korkularımı yine böyle gülümseyerek uzaklaştırabilsem...belki bir de ikinci gülüş gerekiyordur.
Bir anda ip parmaklarımdan kayıp gidiyor. Allahım nasıl bir korku o, tutmaya çalışıyorum, olmuyor. Korkuyla babama bakıyorum; gülümsüyor. Ben de kafamı kaldırıp, beyaz uçan balonumu kaybolana kadar izliyorum ve hiç ağlamıyorum.
Keşke tüm korkularımı yine böyle gülümseyerek uzaklaştırabilsem...belki bir de ikinci gülüş gerekiyordur.
26 Nisan 2012 Perşembe
olsa...
çilek olsa....
çilekli dondurma da olur...
yanında bir kupa güzel kahve,
denize nazır bir masa, tepemde güzel bi gölgelik,
etrafta sessizlik, belki hafif kıpır kıpır bi müzik,
akşama beni beklediğini bildiğim güzel bi rakı masası,
tabi bunları paylaşacak bir insan...
Olsa ne güzel olur şimdi.
Madem bunlar olmayacak, evde olup azcık uyasam...
çilekli dondurma da olur...
yanında bir kupa güzel kahve,
denize nazır bir masa, tepemde güzel bi gölgelik,
etrafta sessizlik, belki hafif kıpır kıpır bi müzik,
akşama beni beklediğini bildiğim güzel bi rakı masası,
tabi bunları paylaşacak bir insan...
Olsa ne güzel olur şimdi.
Madem bunlar olmayacak, evde olup azcık uyasam...
sabah sabah nerden geldi aklıma
küçükken her haftasonu uyanır uyanmaz babamın yanına koşardım. Kıçımı kucağına dayayıp, kolları arasında uyumaya çalışırdım. O kadar ağır gelirdiki kolları küçüçük bedenime, zar zor nefes alırdım ama kesinlikle kalkmazdım o uyanana kadar. Sıcaklığı, nefes alışı, kalbinin atışı bana garip bi' huzur verirdi.
Sabah sabah burnuma babamın kokusu geldi ve sonra bu anı canlandı gözümde.
o kadar istedim ki o anda olmayı. hayatımdaki en büyük zorluk babamın kolları arasında nefes almaya çalışmaktı, halbuki ne kadar kolaymış...
O huzuru yaşamak istiyorum, babamı istiyorum yanımda...
Yaz gelsin artık...
Sabah sabah burnuma babamın kokusu geldi ve sonra bu anı canlandı gözümde.
o kadar istedim ki o anda olmayı. hayatımdaki en büyük zorluk babamın kolları arasında nefes almaya çalışmaktı, halbuki ne kadar kolaymış...
O huzuru yaşamak istiyorum, babamı istiyorum yanımda...
Yaz gelsin artık...
25 Nisan 2012 Çarşamba
gariptir insan idare etmek...
şu bilim her şeyi açıklayabilir, her şeye çözüm bülabilir ama insan dışında. Ne garip canlılarız biz ya... Bir anımız bir anımızı tutmaz, ne yaptığımız neden yaptığımız her zaman sorgulanmaz(sorgulasan da çoğunlukla cevap alamazsın zaten)... ne garip yaratıklarız!
Sanki bunu yapabiliyormuş gibi kalabalık ortamlarda çalışıyor kalabalık ortamlarda yaşıyoruz, birbirimizi idare ediyoruz. ya da etmeye çalışıyoruz... karşındakini anlamazken(ki birini anlamak için ya uzun zaman geçmesi ya da gerçekten şanslı olmanız gerekiyor) onu nasıl idare edebilirsiniz ki?
işte bunu yapmaya çalışıyorum bir süredir. hala nasıl bir yol izlemem gerektiğini bulamadım. Susuyorum olmuyor, konuşuyorum olmuyor, dinliyorum olmuyor, dinlemiyorum olmuyor...
Öğreneceğim ya da vazgeçeceğim...
Sanki bunu yapabiliyormuş gibi kalabalık ortamlarda çalışıyor kalabalık ortamlarda yaşıyoruz, birbirimizi idare ediyoruz. ya da etmeye çalışıyoruz... karşındakini anlamazken(ki birini anlamak için ya uzun zaman geçmesi ya da gerçekten şanslı olmanız gerekiyor) onu nasıl idare edebilirsiniz ki?
işte bunu yapmaya çalışıyorum bir süredir. hala nasıl bir yol izlemem gerektiğini bulamadım. Susuyorum olmuyor, konuşuyorum olmuyor, dinliyorum olmuyor, dinlemiyorum olmuyor...
Öğreneceğim ya da vazgeçeceğim...
:)
aaah ne kadar güzel bir gün!Sabah yataktan mutlu uyanmak, mutlu mutlu hazırlanıp, mutlu mutlu işe gelmek, sevdiğin 3-5 insanla gülümseyerek selamlaşmak, sevdiğin insanları arayıp onları ne kadar sevdiğini hatırlamak...
Hergün böyle uyanmak istiyorum ama stres inhibitör etkisi yapıyor. Sanırım daha hayatta yeniyim diye bu kadar etkilemekte stres beni. İştekilere bakıyorum da çok daha rahatlar bana göre. Anladığım kadarıyla zamanla stresi ve siniri(işle ilgili siniri) hayatının normal bir parçası gibi kabulleniyorsun ki etki etmez oluyor.
Her neyse mutlu uyanmak güzel, günü mutlu geçirmek, çok daha güzel, mutluluğunu paylaşmak paha biçilemez :)
Hergün böyle uyanmak istiyorum ama stres inhibitör etkisi yapıyor. Sanırım daha hayatta yeniyim diye bu kadar etkilemekte stres beni. İştekilere bakıyorum da çok daha rahatlar bana göre. Anladığım kadarıyla zamanla stresi ve siniri(işle ilgili siniri) hayatının normal bir parçası gibi kabulleniyorsun ki etki etmez oluyor.
Her neyse mutlu uyanmak güzel, günü mutlu geçirmek, çok daha güzel, mutluluğunu paylaşmak paha biçilemez :)
21 Nisan 2012 Cumartesi
sabah sabah bu boşluk da neyin nesi
Birşeylerin eilnden kayıp gittiğini farketmek acı verici, hatta bunu uyanır uyanmaz farketmek daha beter. Ya bnu engellemek için yapabileceğiniz bir şey yoksa ne yaparsınız?
Bunun cevabını bulmaya çalışıyorum bir süredir. göz göre göre gidiyor, gidecek... Ama ben bile bile daha çok bağlanıyorum. istemeyerek ya da isteyerek... Ne farkeder ki? sonuç aynı olacak. Sonrasındaki boşluk endişe verici.
Elindeyken güzel mutlusun ama gideceğini farkedip sıkılıyorsun. İçinde kocaman bir boşluk açılıyor. Geçibi bu boşluk çünkü bir süre daha senin o... sonrasını anlatıyor bu boşluk sana.
Doldurmak lazım yerini o daha gitmeden....
Bunun cevabını bulmaya çalışıyorum bir süredir. göz göre göre gidiyor, gidecek... Ama ben bile bile daha çok bağlanıyorum. istemeyerek ya da isteyerek... Ne farkeder ki? sonuç aynı olacak. Sonrasındaki boşluk endişe verici.
Elindeyken güzel mutlusun ama gideceğini farkedip sıkılıyorsun. İçinde kocaman bir boşluk açılıyor. Geçibi bu boşluk çünkü bir süre daha senin o... sonrasını anlatıyor bu boşluk sana.
Doldurmak lazım yerini o daha gitmeden....
20 Nisan 2012 Cuma
Cuma Mahmurluğu
Neden geçmek bilmez şu Cuma günleri? Pazartesi sendromu falan yalan, Cuma sendromu olmalı... Gün daha başlamadan nasıl bitecek stresi başlıyor insanda. Hadi diyelim günü bitirdiniz sonrasında da haftasonu hemen geçecek pazartesi gelecek stresi oluyor:)
Neyse sonuç olarak bu Cuma da bitti. Güzel evim beni bekler, Pazartesi gelecek stresine girmeden ayaklarımı uzatıp biraz müzik dinleyebilir sanırım...
Cuma akşamları bitmesi:)
Neyse sonuç olarak bu Cuma da bitti. Güzel evim beni bekler, Pazartesi gelecek stresine girmeden ayaklarımı uzatıp biraz müzik dinleyebilir sanırım...
Cuma akşamları bitmesi:)
19 Nisan 2012 Perşembe
18 Nisan 2012 Çarşamba
Bi' kaçsam
kaçayım da nereye? tek istediğim herşeyden biraz uzaklaşmak. Herşeyden uzaklaşmak pek mümkün değil aslında "kafa" senle geldikten sonra. o zaman herkesten uzaklaşmayı istemeliyim. Ama onlar da kafamda olacaktır değil mi?
O zaman hiçbir şeyden hiçbir zaman uzaklaşamıyoruz aslında... kafamı meşgul edecek başka birşeyler bulmalıyım o halde... AMA NE??
O zaman hiçbir şeyden hiçbir zaman uzaklaşamıyoruz aslında... kafamı meşgul edecek başka birşeyler bulmalıyım o halde... AMA NE??
zor şey alışmak
sevmiyorum hiçbir şeylere alışmayı! bırakmak zor. sigara falan olunca bırakmak için iyi bi sebep bulabiliyorsunuz... ya bırakmanız gereken şey aslında bırakmak istemediğiniz bi' şeyse?
bir de böyle bir durum olunca insan inatla bağlanıyor elindekine.... Sonra daha büyük bir korku başlıyor:"gidince ne yapacağım, boşluğunu nasıl dolduracağım, nasıl vazgececeğim...". Sonra daha sıkı tutunuyorsunuz, sonrasında daha da büyük bir boşluk... ciddi bir kısır döngü bu. işin kötüsü bunun sonsuz bir döngü olduğunu bile bile bu girdapta mahsur kalmak....
Sonumuz hayrola...
bir de böyle bir durum olunca insan inatla bağlanıyor elindekine.... Sonra daha büyük bir korku başlıyor:"gidince ne yapacağım, boşluğunu nasıl dolduracağım, nasıl vazgececeğim...". Sonra daha sıkı tutunuyorsunuz, sonrasında daha da büyük bir boşluk... ciddi bir kısır döngü bu. işin kötüsü bunun sonsuz bir döngü olduğunu bile bile bu girdapta mahsur kalmak....
Sonumuz hayrola...
17 Nisan 2012 Salı
yazmak gibisi var mı?
Anlatmak her zaman kolay olmuyor, hele de birisine... Başka neye, kime anlatılır ki zatem demeyin. Ben kendi kendime de anlatırım. hatta en çok kendime anlatırım.
Yine de yazmak çok daha kolay gelir, çünkü yazarken düşünmezsin kelimeler ekrada beliriri sen onları okursun, keyiflidir, eğlencelidir, bazen de acı vericidir... ama anlatmaktan daha kolaydır...
Merhaba....
Yine de yazmak çok daha kolay gelir, çünkü yazarken düşünmezsin kelimeler ekrada beliriri sen onları okursun, keyiflidir, eğlencelidir, bazen de acı vericidir... ama anlatmaktan daha kolaydır...
Merhaba....
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
